Şiddetle mücadeleye ilişkin değer ve becerilerin okul öncesi dönemden başlayarak her kademedeki öğrencilere kazandırılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, “Çocuk ve gençlere yönelik olarak, kendini tanıma, duygu yönetimi, iletişim odaklı ilişki becerisi, çatışma çözme, sınır koyma, karşılıklı saygı konularında etkili önleyici rehberlik programlarının uygulanması gerekiyor. Bu becerileri küçük yaştan itibaren öğretmek, gelecekte sağlıklı, şiddet içermeyen ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunabilir” dedi.
Özellikle gençler arasında yaygınlaşan şiddet olaylarına ilişkin açıklamalarda bulunan Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, çözüm önerileri sundu. Şiddetin dünya çapında milyonlarca bireyi, aileyi ve toplumu etkileyen yaygın bir sorun olduğunu ifade eden Prof. Dr. Coşkun, “Şiddetin tanımı yapılırken genellikle fiziksel şiddet akla geliyor. Ancak bireyin zorlama, tehdit, aldatma, çeşitli baskılarla güç kullanarak iradesi dışında hareket etmeye zorlanması gibi istismar durumları da şiddete neden olan, yol açan etkenler olarak kabul edilebilir” dedi.
“Herkes Şiddetin Bir Tarafı”
“Her türlü şiddetin üç tür tarafı bulunur: mağdur, fail ve seyirci” diyen Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumdaki her birey bu taraflardan birisi olmaya aday. Şiddet bu yönüyle düşünüldüğünde her birimizin hemen yanı başında olabilecek bir olgudur. Çocuk ve gençler bu anlamda en riskli gruplardandır. Çünkü her türlü şiddetin erken yaşlardan itibaren izleyicisi olmuş durumdalar ve bu durum doğru ile yanlışı ayırt etme potansiyellerinin gelişimini zedeliyor.”
Duyarsızlaşıyor ya da Taklit Ediyor!
Aile içi şiddet ve akran zorbalığı durumlarında çocukların şiddetin doğrudan bir parçası olduğuna işaret eden Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, şöyle devam etti:
“Günümüzde çocuklar dijital ortam araçlarının etkisiyle şiddet ögelerine erken yaşlarda maruz kalıyor. Televizyon ya da tablet fark etmeksizin ebeveyn kontrolü olmadan ekran kullanımının zararlarından birisi de bu oluyor. Çocuklar bir süre sonra şiddete karşı duyarsızlaşabiliyor ya da izlediklerini taklit ederek sorunlarını çözmek için şiddeti bir araç olarak kullanıyor. Kısacası şiddete elverişli bir psiko-sosyal yapının varlığı söz konusu. Bu nedenle bireysel mücadeleden ziyade, eğitim yoluyla toplumsal mücadeleye yönelmek en kapsamlı çözümdür.”
“Şiddeti Önlemede Eğitim Güçlü Bir Araç”
Dünyada da eğitimin farkındalığı artırdığı, anlayışı geliştirdiği ve proaktif önlemleri teşvik ettiği için her türlü şiddeti önlemede güçlü bir araç olarak görüldüğünü belirten Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, şunları kaydetti:
“Eğitim ortamlarında, şiddetle ilgili tüm çalışmalar ‘Çocuğun yüksek yararı’ gözetilerek yapılmalıdır. Bu nedenle şiddetle mücadeleye ilişkin değer ve beceriler okul öncesi dönemden başlayarak her kademede öğrencilere kazandırılmalıdır. Eğitim kurumlarında farkındalık çalışmaları ve eğitim materyalleri, insanların şiddete ilişkin davranışları belirlemesine, şiddetin kurbanlar üzerindeki etkisini anlamasına ve şiddetin hiçbir şekilde kabul edilemez olduğunu fark etmesine yardımcı olabilir.”
Okullarda Sağlıklı İlişki Becerileri Öğretilmeli!
Amerika’da yapılan araştırmaların, okullarda yapılan kimi düzenlemelerin şiddete ilişkin farkındalığı artırdığını vurgulayan Prof. Dr. Coşkun, bu düzenlemeleri şöyle sıraladı:
• Rehberlik servislerinin daha etkili hale getirilmesi ve hızlı bir şekilde risk gruplarına giren öğrencilerin ve ailelerinin belirlenerek müdahale programlarının uygulanması.
• Derslerde sağlıklı ilişki becerilerini kazandırmaya odaklanılmasının şiddeti engellemede etkili olduğu görülmektedir.
• Çocuk ve gençlere yönelik olarak, kendini tanıma, duygu yönetimi, iletişim odaklı ilişki becerisi, çatışma çözme, sınır koyma ve karşılıklı saygı konularında etkili önleyici rehberlik programlarının uygulanması gerekir. Bu becerileri küçük yaştan itibaren öğretmek, gelecekte sağlıklı ve şiddet içermeyen ilişkilerin geliştirilmesine katkıda bulunabilir.
• Unutmayalım ki son yıllarda öğretmenler de şiddet mağduru olarak bu toplumsal olgunun içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle öğretmenlerin şiddet belirtilerini tanıma, uygun şekilde müdahale etme veya mağdurları etkili bir şekilde destekleme bilgi ve becerilerini kazanmaları, rehberlik servisi ile işbirliği içinde çalışmaları sağlanmalıdır. Böylece şiddet odağındaki çocuk ve ailelerine ulaşmak daha kolay olacaktır.”
İyi Bir Rutin Riski Azaltabilir
Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yelkin Diker Coşkun, ebeveynlerin alabilecekleri önlemler konusunda ise şu önerilerde bulundu:
• Aileler çocuklarına cinsiyetçi ve akran baskısına neden olabilecek zarar verici davranışların neler olduğunu anlatmalı. Bu davranışların neden onaylanmadığını ve kendisini bu davranışlardan nasıl koruyabileceğini açıklamak çok önemlidir.
• Çocuklar ve gençler, gelişim dönemlerinin özelliklerine uygun olarak benmerkezci düşünce yapısına sahip olabilirler. Bu nedenle empati duygusunun aile içinde desteklenmesi gerekir.
• Oynadıkları oyunlarda şiddet ögeleri varsa aileler bunlar hakkında da konuşmalıdır. Bu tür durumlarda yasaklamak her zaman etkili bir çözüm olmayabilir. Yaşına uygun, olumlu beceriler kazanabileceği bilgisayar oyunları oynatılması sağlanmalıdır.
• Ebeveynler, çocuk ve gençlerin izledikleri programlara kimi zaman eşlik edebilir. Bu her zaman mümkün olmasa da sıkmayan, sınırları belirli açık bir iletişimin çocuk ve gençlerin her zaman ihtiyacı olduğunu unutmamalıdır.
• Çocukların kendileri ve akranları ile sağlıklı zaman geçirmeleri teşvik edilmelidir. Beslenme, oyun, uyku, ders çalışma, spor ya da farklı aktivitelerin haftalık bir düzen içerisinde olması çocukları riskli davranışlardan uzaklaştırır.
Eğer çocuklarında şiddet eğilimi olduğunu düşünüyorlarsa mutlaka okul rehberlik servisi ile iletişime geçip gözlemlerini ve endişelerini aktarmalıdır. Uzman desteği almaları, istenmeyen davranışları ortadan kaldırma konusunda yardımcı olacaktır.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Bir yanıt bırakın